Ak sakallı kılıç ustası, oturduğu geniş minderden kalfa ve çıraklarının çalışmalarını dikkatle izliyordu. Harlı fırında korlaşan çeliğe şekil veren genç eller, ustanın öğretisini yansıttıkça yaşlı kılıç ustası keyifleniyor, uzun yıllar yanında çalışan genç insanlara mesleğinin inceliklerini öğretmenin mutluluğunu yaşıyordu.
Bilmekteydi ki bu dünyadan göç ettikten sonra bile ustalığı bu genç insanlarda yaşadığı sürece ismi de kendisi de yaşayacaktı.
Genç savaşçı, kılıç atölyesine telâşla girdiğinde, atölyede çalışanlar yoğun çalışmalarına devam etmekteydiler. Başlarını işlerinden şöyle bir kaldırıp müşterilerine saygıyla baktılar ve tekrar işlerine geri döndüler. Genç savaşçı, bu davranışlardan muhatabının yaşlı usta olduğunu anlamıştı.
Ona doğru yöneldi. Ustaya saygıyla yanaştı:
– Son cenk çok zorluydu, dedi yamulan kılıcını göstererek de devam etti. Tezden kılıcımı tamir ettirmek istiyorum.
Usta, gönyesi bozulmuş kılıcı dikkatlice aldı; bir uzaktan bir yakından, farklı farklı açılardan küçük dokunuşlarla defalarca
inan inceledi, inceledi. Genç adam, bu uzun tetkik sürecini sessizce bir kenarda izlerken, bir taraftan ustanın yüzünden sonuçlan anlamaya, diğer taraftan da sabırsızlığını göstermemeye çalışıyordu.
Oldukça uzun bir süre sonunda usta nihayet kılıcı minderin yanına koydu ve savaşçıya dönerek:
– iş, ustalık gerektiriyor.

ALİ İLSEVEN