Kimseden gizleyeceği bir suçu, utancı olmamak; lekesi, ayıbı bulunmayan anlamında bir deyim.

Eski devirlerde suç işleyenlerin alınlarına, cezalarına göre kızgın demirle damga vurulurmuş. Şimdiki gibi nüfus kayıtları adli kayıtlar olmadığından, suçluların bu yolla toplum içinde tanınması sağlanırmış.

Alnında damga olan sabıkalılar, bunu saklamak için, alınlarını göstermeyecek şekilde, başları eğik dolaşır, külahlarını, takkelerini alınlarına kapamaya çalışırlarmış.

Alnı açık olmak, bu nedenle, lekesizliğin, dürüst yaşam sürmenin bir kanıtı olmuş ve zamanla dilimize deyim olarak yerleşmiş.

Bu söz, Cumhuriyetimizin Onuncu Yıl Marşı’na kadar girmiştir.

“Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan”

Ünlü Şair Tevfik Fikret’ten bu konuda bir beyit:

İstanbul’a hitaben yazdığı (SİS) şiirinden;

Milyonla barındırdığın ecdat arasında

Kaç maziye vardır çıkacak pak-ü dirahşan.

“Mezarlıklarındaki milyonlarca cesetler arasından kaç tanesinin alnı temiz ve parlak çıkabilir?”