Zulkarneyn Semerkant’i geçip de Türk ülkesine yöneldiği sıralarda, Saka Türkleri’nin Su adındaki Büyük hakanına yaklaşıyordu. Balasagun  akınındaki Su kalesini bu yaptırmıştı. Hergun Balasagun’daki sarayının önünde üçyüzaltmıs nöbet davulu vurulurdu. Hakan Su’ya Zulkarneyn’in yaklaştığı haberi verilmiş ve: (Emriniz nedir, savaş mi edelim, ne buyurursunuz?) denilmişti. Halbuki Hakan Hocant ırmağının kenarına karakol kurmak, Zulkarneyn’in geçeceğini haber vermek için kırk Tarhan’ı gözcü göndermişti. Bunlar kimseye görünmeden gitmişti. Su endişe etmiyordu. Onun gümüşten bir havuzu vardı. Sefere çıkıldığında birlikte taşınır, içine su doldurulurdu. Sonra kazlar, ördekler yüzdürülürdü. Kendisine: (Ne buyurursunuz, savaşa girelim mi? )denildiği zaman cevap olarak: (Su kazlara, ördeklere bakiniz, nasıl suya dalıyorlar) dermiş. Bunun üzerine orada bulunanlar Su’nun savaş için hazır olmadığı zannına düşmüşler. Zulkarneyn Hocant suyunu geçince, oradaki gözcüler hemen Su’ya haber ulaştırdılar. Hakan Su hemen davulları çaldırarak doğuya doğru yürüdü. Halk gitmek için hazırlık görmeden hakanlarının böyle savuşup gitmesinden ümitsizliğe düştü. Bir ürküntü, bir karışıklık oldu. Binek bulabilenler hayvanların sırtına atlayarak Hakanın arkasından koştular. Sabah olunca ordu yeri düz bir ova halini aldı. O sıralarda Taraz, Ispicap, Balasagun ve bunun gibi yerler yapılmamıştı. Ora halkı göçebeydi. Hakan ordusuyla gittikten sonra, oradaki halk çoluk çocuklarıyla yirmi iki kişi kalmış, geceleyin hayvanlarını bulamamıştı. Bu yirmi iki kişi yaya olarak çekip gitmek, yahut orada kalmak üzere konuşurlarken iki kişi çıka geldi. Bunlar ağırlıklarını sırtlarına yüklemişler, yanlarına çoluk çocuklarını almışlardı. Ordunun izine düşerek gidiyorlardı. Yorulmuşlar, terlemişlerdi. Bu yirmi iki kişi, yeni gelen iki kişi ile konuştular, ikiler dediler ki: (Zulkarneyn denilen adam bir yolcudur, bir yerde durmaz. Buradan da geçer gider. Biz de kendi yerlerimizde kalırız.) Yirmi ikiler onlara: (Kal aç) dediler.Zulkarneyn gelip bunları saçlı, üzerlerinde Türk belgeleri bulunduğunu  görünce,onlara: (Türk Manend) demiş (Türk’e benzer).Hakan S u, Çin’e kadar gitmiş. Zulkarneyn arkasına düşmüş. Su Zulkarneyn’e bir bölük asker Zulkarneyn de ona bir bölük asker göndererek (Altun Kan) denilen bir dağda çarpışmışlar. Ama Zulkarneyn Hakan ile barışmış, Ugur şehirlerini yapmışlar. Bir sure orada oturduktan sonra Zulkarneyn çekilip gitmiş, Hakan Su da Balasagun’a kadar ilerlemiş. Kendi adini vererek Su şehrini yaptırmış. Oraya bir tilsim koymuş. Bugün oraya kadar leylekler gelir, oradan ileri geçemezler. Tılsım bu güne dek bozulmamıştır.