Kisin soğuk bir gününde, öksüz bir Türk kızı, su almaya gider. Vücudu yarı çıplak, ayakları soğuktan şişkin; karnı aç, gözleri yaşlı bir haldedir.Elinde bir bakraç vardır. Birden bir kasırga kopar. Ay ise gökteki sarayından
kasırgaya tutulmuş olan, bu zavallı fakir kıza bakmaktadır. Ay, kızın haline acır. Kendi kendine der ki: (Mutlaka üvey annesi bu kıza zulüm ediyor).Öksüz kız o sırada bir çalılıktan geçmektedir, ay çalıya işaret eder: (O kızı
al, yanıma gel). Ayin bu emri üzerine cali hemen bir at olur. Bir yandan aya giden gök yolu açılır, bir yandan da at haline gelen cali, üzerinde kız olduğu halde yükselmeye devam eder. Aya vardıklarında kız elinde bakracıyla ayın
yanında durur.Ay, bu öksüz kızı sever, içi ürpermeye baslar. Şekilden sekile girmeye baslar. Bundan sonra ayın gökte şekilden sekile girişi de, bunun ve sevgisinin
sonucudur.İlk geceler ay bir gümüş yay gibidir. Öksüz kız büyüdükçe ay da büyümektedir.Bazı zamanlarda bu kız gökteki ayin sarayından içeri girer, hali dokur. O zaman ay sevgilisini görmediği için üzülür, hilale döner. Bazen de kızın keyfi yerine gelir, coşar, neşelenir. O zaman ayın yüzü güler, dolun halini alır.Ayin keyfini kaçıran güçlü bir rakibi vardır. O da gökte bulunan beyaz ayıdır.Bu ayı da Öksüz kızı sevmektedir. Bu sebeple ayı tutarak boğmak ister. Ama ne de olsa gücü yetmez. Yirmi beş gün ay bu ayıya ustun gelir, onu ezer. Ayı yalnız üç gün aya ustun gelir. Ay bundan korkar, saklanır, kimselere görünmez.Bu mücadele her ay böyle devam eder.